27 Mart 2017 Pazartesi

TEKRENKÇİ - Unicoloriste*

Jules Moy
UNICOLORISTE
Editions Stock, Paris, 1897

[ Bu metnin pdf ve epub dosyalarını Archive.org'tan indirebilirsiniz. (k.e) ]

TEKRENKÇİ



Aktör sahneye elinde üç çerçeveveyle çıkar, çerçevelerin her birinde tek renkte birer kağıt vardır: Beyaz, Mor ve Siyah.

Beğenmediniz mi? Ama hemen burun kıvırmayın. Bendeniz Anatole Troillefer, salonlar bana kısa süre önce yasaklandı! Yeni bir resim ekolünün lideriyim, tekrenkçiliğin temelini ben attım! Ressam denince liste izlenimciler, noktacılar, lekeciler, peysajcılar, bandajcılarla vs. uzar gider; bir  tekrenkçiler eksikti, onu da ben yarattım. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere tekrenkçiler bir tabloda sadece tek renk kullanır; tekrenkçi fırçadan çıkan tabloda çiğlik ne kadar azsa sadelik de o kadar çoktur, sıradanlık ne kadar azsa orjinallik de o kadar fazladır; donukluğa yer yoktur, canlılığı ise istemediğiniz kadar bulabilirsiniz. Cinslerin karışmasına tahammülüm var, ama renklerin karışmasını kabul edemem. Zevkler kişiye özel; bu da benimkisi, ekolümü her geçen gün daha çok benimsiyorum, duraksamadan ondan bahsetmekten gocunmuyorum: ne de olsa zevkler ve renkler tartışılmaz. Tekrenkçilikle birlikte israfa, kirli tuvallere, leke leke paletlere son. Anladınız mı şimdi, (tabloları gösterir) şunlara bir bakın; ışıktan parlamıyorlar mı? Gözünüze batan, küçük de olsa bir şey gösterebilir misiniz? Demek ki, renk tutturacağım diye onca rengi heba eden ressam beylerin devri bitti; tablolarınızı değiştirme vakti geldi! Ayrıca bu tabloları anlamaya yarım gün ister. Benimkileri anlamak içinse katalog çevirmenize gerek yok; zira onlar dile gelir, kendi kendilerini anlatır.
(Beyaz kağıdın olduğu çerçeveyi gösterir.)
Bu elimdeki nüshada, Mont Blanc'ta İspanyol beyazından bir taş ocağında komünyon ayincileri krem peynirlerini yemek üzereyken  kartopu oynayan sıska soytarıların resmedildiğini görmek için elbette alim olmaya gerek yok; daha yukarıda solda ise, gagalarında peynir tutarak kanat çırpan güvercinler temsil edilmekte.
Pekâlâ! Belki inanmayacaksınız ama bu tablom geri çevrildi! Jürideki beylere yaranmak için elbette komünyon ayincilerimi Loїs Fullerlerle[1], soytarılarımı da arlekenlerle[2] değiştirmem gerekirdi! Öyle ya! İşler böyledir, kayıranın varsa sırtın yere gelmez; kayıranın yoksa… hadi yallah!
(Mor kağıdın olduğu çerçeveyi gösterir.)
Bir de şu tabloya bakın! Bunu anlamak için Güzel Sanatlar çıkışlı olmaya gerek var mı? Ametitle süslü piskoposlar, bir patlıcan tarlasında Palmiye Nişanlarını dağıtmak üzereler, ilk bakışta herkes görür bunu.
Pekâla! Belki inanmayacaksınız ama bu tablomda geri çevrildi. Jürideki beylere yaranmak için mutlaka piskoposlarımı kardinaller gibi giydirmem, patlıcanlarımı da  şalgam tarlasına sürmem gerekirdi! Öyle ya! İşler böyledir; kayıranın varsa sırtın yere gelmez, kayıranın yoksa… hadi yallah!
(Siyah kağıdın olduğçerçeveyi gösterir.)
Ya bu tabloya ne demeli! Bu kadar mı olur! Sadece konuşmuyor, adeta gürlüyor! Bunların gece vakti bir kömür ocağında tünel içinde  meyankökü emip yer mantarı çiğnemekle oyalanan dolayısıyla kara hastalığa yakalanan  zenciler olduklarını görmek için Politeknik çıkışlı olmaya gerek var mıdır?
Pekâla. Belki inanmayacaksınız ama… diğerleri gibi bu tablom da geri çevrildi! Jürideki beylere yaranmak için zencilerimi Londra'da beyazlaştırmam, tünelin içine de  güneş ışığı efekti yansıtmam gerekirdi! Öyle ya! İşler böyledir; kayıranın varsa sırtın yere gelmez, kayıranın yoksa… hadi yallah!



* Coquelin Cadet tarafından sahnelenmiştir.
[1] Loїs Fuller: (1862-1928) Modern dansın öncülerinden Amerikalı kadın sanatçı.
[2] Arleken: veya "arlekin" İtalyan komedyasında tipleme. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder