PIERRE MAC ORLAN
....
LA FAIM
BIFUR, II. Sayı, 1919
AÇLIK
Açlığı sosyal bir güç olarak görmemeliyiz. Açlık, beslenmenin klasik prosedürü sayesinde yatıştırıldığı anda bile sadece anımsama ile
harekete geçebilir. Açlığın bir isyan
esincisi olduğuna inanmak doğruluğu kanıtlanmış popüler bir hatadır.
Gerektiğinde, açlık son derece şiddetli bir isyan hissi esinleyebilir ancak
gecikmeyle. Bir kaç ay aç kaldığımız için bir kaç yıl sonra isyan ederiz. Kötü
günlerin hatırası yüzümüze kan yürütür iyi ya da kötü takdiri biri ötekinin
yerine geçebilecek eylemleri provoke edebilir.
Ama bununla
birlikte, açlık, şöyle bir ölçüp biçilmesi gereken tüm insan hareketlerinin
çoğunu domine eder. İyi ya da kötü, insanlığı yükselten her şey, zamanın
lütfuyla, açlıkların, alkolle zenginleşmiş eski bir hatırasıdır.
İnsanın
hayatında en az bir aylık bir fasılada aç olması gerekir. Açlık yoksulluktan
kaynaklandığında bize acı vermez, ancak aşçı kahvaltı ya da yemek için geç
kaldığında korkunç canımızı yakar.
İki çeşit açlık
vardır.
Zengin açlık,
çoğunlukla çocuksu bir nedenle aniden tırmanan bir iştah nöbetinden başka bir
şey değildir. Bu iğrenç bir açlıktır. Sakin bir adamı boğadan daha kızgın hale
getirebilir.
Yoksul açlığı
daha yumuşak ve sinsidir. Fiziksel acıyı yatıştırır: daha kesin bir dille
fiziksel acıyı kolay ufalanır parçalara ayırır. Bu nedenle, ona sahip olanı
küçültme eğilimi vardır. Yine de tesirleri geçici olan bu küçülmelerin önemini
abartmamak gerekir.
İyi organize
edilmiş her hayat gemi bölmelerine benzeyen kısımlardan oluşur.
Kendi
hayatının, her bir bölmeyi temsil eden farklı etaplarına bağlı olmak şart
değildir. Yirmi yaşındaki adamın on yaşındaki çocukla artık ortak hiçbir yanı yoktur,
ve imrenilecek bir araba sürmekte olan kırklık da, başkasına kapı açan ya da ıslak
yollarda bambaşka şekillerde sürten on sekizlikle.
Makul bir hayat
süren biri, bu da yetmiş yaşlarına tekabül ediyor, örneğin, ardı ardına ölerek
bir başkasına doğum veren çok sayıda bireyin bir sonucudur. Bu bireylerin her
biri hatıralardan bir mirası halefine devrederler. Bu da yedi ya da sekiz
baklalık bir zincir meydana getirir. Bu zincir bir aile adı taşır, bir soyadı
ve kimi zamanlar da yeniyetmelik çağı arkadaşların gözlem ruhuna tanıklık eden
bir lâkabı olur. Bu lakaplar çoğu kez, açlığa ithaf edilen dönemlerde doğar.
Lâkaplar daima, insanlığın barındırabileceği aşağılık hıncın en alçakgönüllü
ifadesi olmuşlardır.
Aç olmuş hemen
her insan, olayların keyfi aracılığı ile, bir lâkapla taçlanmıştır. Dünyaya
kalsa silinip gider, ancak akademisyen, adalet bakanı yahut milyoner ressam
olmadan önce, tüm İspirtocular koleksiyonu içinde kaybolmuş bir İspirtocu, bir
Toto, Dipsoman, Tanaka, Muhallebici v.s. olmuş birinin loş hafızasında
silinmez, bu v.s nin zenginliğinin sınırsız olduğuna inanmanızı rica edeceğim.
Açlık, bir
kişinin mevkiisini, derecesini düşüren bu dekoratif açlık, zengin bile olsa o bilmeden,
usul usul serpilen bir hastalık çeşitidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder