GUSTAVE LE ROUGE
Le prisonnier de la planète Mars
Albert Mericant
Paris,
1909.
MARS MAHKUMU
BİRİNCİ
BÖLÜM
Gizemli
Bir Mesaj
— Beni
sormaya gelen kimse olmadı mı, miss Hobson?
— Kimse gelmedi.
— Peki ya bir mektup, mektup da
mı yok?
— Yok.
Tabelesında İskoç Silahları yazan tavernanın
sahibesi miss Hobson, doğası gereği pek de konuşkan değildi. Muhatabının konuyu
açma arzusuna rağmen, katı ve kararlı küçük bir hareketle gereksiz laflarla
vakit kaybetmeye hiç de can atmadığını belli ederdi. Tezgâhının ardında, kalaylanmış
bira maşrapaları, kanlı koca rozbif
dilimleri, turşu şişeleri etrafını sarmış bir halde çay saatine hazırlık
yaparken, sabah yaptığı işi hesap ederken, nakit çekmecesindeki paraları bir
şilin ve altı sentlik eşit kümelere ayırırken işi başından aşkınmış gibi görünüyordu.
Günün o saati tamamen
boş olan salonun diğer ucunda, kılık kıyafeti şık genç bir adam sırılsıklam
olmuş giysilerinden kalın bir buhar tabakasının yükselmesine sebep olan kömür
sobasının yanında oturmaktaydı.
Zaman zaman ayağa
kalkıyor, pencereye gidiyor yağmurla kaplı camın ardından duman rengi
gökyüzünün altına sıralanmış yüzlerce yolcu gemisinin karaltılarının sarımtrak
sisin içinde kederli figürler çizdiği Tamise rıhtımları açıklarını süzüyordu.
Genç adam az sonra ambarları
dolduracak göz alabildiğine uzanan kömür yığınlarını, sonsuz sayıda vagonun birbiri
ardına bağlandığı tıknefes lokomotiflerin gelip gidişini iyice seyrettikten
sonra melankolik bir edayla geri yerine geçiyor, buharlı gemilerin
homurtularından başı şişmiş, içerinin nemli sıcaklığından uyuşmuş bir halde
gözlerini yarı yarıya kapatıyordu.
....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder