GABRIEL DE LAUTREC
POÈMES EN PROSE
Léon-Vanıer, Libraire-Éditeur
1898, Paris.
— Düzyazı Şiirler
—
RÊVE* | Nisan 2018 güncellemesi.
RÜYA
Günlerimi, geniş,
ağaçla dolu piknik alanının loş gezinti yollarında geçiriyorum; burada akşamları
sokak fenerleri huzurlu bir ışık saçıyor.
Hemen etrafta, taşrada gördüklerimiz gibi hüzünlü, yüksek evler boy göstermekte;
kâh bayağı ve hayatın maddiyatı ile dolmuş, kâh üzgün ve gerçekdışı, tedirgin
bir melankoli ile ışığını yitirmiş binlerce yaşam bu evlerden dışarı çıkıyor.
Ve güneşin yere ışıklı, çabucak şekil değiştiren desenler düşürerek içlerinden
geçtiği koca ağaçların altında, gruplar halinde hanımların yaklaştığını
görüyorum; hep birlikte, eski bir rüyamdan çıkmışa benziyor, bana tuhaf
bakışlar atıyorlar. Beni orada öylece hareketsiz, günlerin hızla geçip
gidişini, yaprakların çevrine çevrine ayaklarıma kadar gelişini endişe etmez
halde görmek onları şaşırtıyor.
Bu hanımların geçtiğini görmemle tuhaf düşünceler aklıma geliyor, ve de çılgınca hayaller. Oldum olası aklıma düşen
saçma hülyalar, Saba Melikesi, Kleopatra, Sappho ve Lilith; ilk kadın, günahın
ilk kadını, geçmiş zamanların hüznüyle dolu, antik bir küçük konağın
penceresinden bana görünüyor.
Ancak nerede ne zaman gördüğümü hatırlamadığım, çiçekçi kızı düşünmekten
kendimi alamıyorum. Mavi gözler, şakaklarında incecik mavi damarlar ve kalbimi
ısıran gülümsemesi…
Ama vakit gelince, görüntüler de kayboluveriyor, derinlerde içimi kabartmaya
başlayan, öyle inanıyorum ki Weber'den, bir müzik kulaklarıma geliyor.
İşte o an, tüm bunların çok eskiden olduğunu söyleyen karışık duyguyu
yaşıyorum; o nazik hayatların çoğu yitti, nice insanın yaşadığı bu yerde artık
sessizlik ve üzüntüden başka şey olamaz.
O sırada yıllar usul usul çekiliyor, etrafımdaki otlar yükseliyor, ansızın öyle
büyüyorlar ki yaşlı ağaçların gövdelerini geçiyorlar, bir zamanlar dans ettiğim
uzak şölenlerin yansısını halen camlarında tutan eski yüksek evlerin boylarını bile
aşıyorlar.
Burası artık sadece, uğultularla, böceklerin uçuşuyla, güneşle dolu koca
bir orman. Ama gölgelik yollar boyunca serüven aramaya cesaret edemeden,
rüzgar dalları oynatırsa kafamın üzerine kucak dolusu hatıranın yaprak yaprak
döküleceği kaygısından, olduğum yerde öylece kalıyorum.
* Bir önceki versiyonundan tamamen farklı bir çeviri, öncekinde en çok kafama takılan şey zaman uyumsuzluğuydu, başlıktan yola çıkarak anlatım zamanında basitleştirmeye gittim; bu metin üzerinde çokça çalışacağım gibi görünüyor. (k.e)
GABRIEL DE LAUTREC
POÈMES EN PROSE
Léon-Vanıer, Libraire-Éditeur
1898, Paris.
— Düzyazı Şiirler —
RÊVE* | Ocak 2018'de yayınladığım ilk çeviri, güncellediğim versiyonları aynı sayfada paylaşacağım. (k.e.)
RÜYA
Geniş bir
alana yayılmış, boy boy, çeşit çeşit ağaçla dolu gezinti yerinin gölgeli yollarında
günler geçirdim; akşamları burada sokak fenerleri huzurlu bir ışık yayıyordu.
Etrafta, taşrada gördüklerimiz gibi hüzünlü görünümde yüksek evler boy
gösteriyordu; hayatın maddiyatıyla bayağılaşmış ve dolmuş, tedirgin bir
melankoliyle üzgün düşmüş, gerçeklikten çıkmış, ışığını yitirmiş kim bilir kaç
bin yaşam buralardan geçmişti.
Güneşin, yere ışıklı, çabucak şekil değiştiren desenler çizerek süzüldüğü
koca ağaçların altında, gruplar halinde hanımların yaklaştığını görürdüm, hep birlikte, eskiden gördüğüm bir rüyadan çıkmışa
benzerler, bana tuhaf bakışlar atarlardı. Beni orada öylece hareketsiz, günlerin
hızla geçip gidişini, yaprakların çevrine çevrine dönüp ayaklarıma kadar gelişini
endişe etmez halde görmek onları şaşırtırdı.
Bu hanımların geçtiğini gördüğümde tuhaf düşünceler, çılgınca hayaller
aklıma gelirdi. Oldum olası aklıma düşen saçma hayaller, Saba Melikesi, Kleopatra,
Sappho ve Lilith; ilk kadın, günahın ilk kadını, geçmiş zamanların hüznüyle
dolu, antik bir küçük konağın penceresinden bana görünürdü.
Ancak nerede ne zaman gördüğümü hatırlamadığım, çiçekçi kızı düşünmekten
kendimi alamazdım. Mavi gözler, şakaklarında incecik mavi damarlar ve kalbimi
ısıran gülümsemesi…
Ama vakit gelince, görüntüler de kayboluverir, derinlerde içimi kabartmaya
başlayan, öyle inanıyorum ki Weber'den, bir müzik kulaklarıma gelirdi.
İşte o an, tüm bunların çok eskiden olduğunu söyleyen karışık duyguyu
yaşardım, o nazik hayatların çoğu yitmişti, nice insanın yaşadığı bu yerde
artık sessizlik ve üzüntüden başka şey olamazdı.
Yine de yıllar usul usul geçip gitti, etrafımdaki otlar yükseldi, ansızın
öyle büyüdüler ki yaşlı ağaçların gövdelerini geçtiler, bir zamanlar dans
ettiğim uzak şölenlerin yansısını halen camlarında tutan eski yüksek evlerin boylarını
bile aştılar.
Burası artık sadece, uğultularla, böceklerin uçuşuyla, güneşle dolu koca bir
ormandı. Ama gölgelik yollar boyunca serüven aramaya cesaret edemeden, rüzgarın
dalları oynatmasından, kafamın üzerinde kucak dolusu hatıranın yaprak yaprak
döküleceği kaygısından, olduğum yerde öylece kaldım.
-----
*bu metni silbaştan yeniden çalışmam gerekiyor, henüz ne değişiklik yapacağıma karar veremedim.(k.e.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder