5 Ağustos 2018 Pazar

Marc Wersinger | Yokluğa Düşüş | [2]

MARC WERSINGER
LA CHUTE DANS LE NÉANT
Éditions Le Pré aux Clercs
1947

birinci kısım için tıklayınız YOKLUĞA DÜŞÜŞ [I]


BİRİNCİ BÖLÜM
İLK DENEMELER

....


Ertesi gün uyandığında son derece zindeydi, hareket özgürlüğünü bütünüyle yeniden kazandığını fark etmekten büyük bir sevinç duydu. Önceki günün tuhaf deneyimini bir kez daha yinelemek istedi. Başlangıçta, bu olayı kumanda etmesi lazım gelen gizli zembereği bir türlü yerinden oynatamadı, az kalsın önceki gün yaşadıklarının bir kâbus olduğuna hükmedecekti; ancak birden bire, gömleğinin göğsündeki düğmeler teker teker atmaya başladı, aynı anda ayakları, boğuk bir sesle birlikte örtülerin altından çıkıp yatak demirlerinin arasından ileri doğru seyrediyordu.
Robert göz açıp kapamada odanın boş olduğunu anladı, tek kişi vardı o da diğer başta çamaşır ayıran hastabakıcıydı. Böylece tuhaf deneyimini tekrar etmekte tereddüt etmedi.
Şüpheye yer yoktu: artık kendi isteğiyle deve dönüşme yeteneğine sahipti.
Acaba ne gibi psikolojik bir hadise bu dönüşümün gerçekleşmesine neden olmuştu? Hiçbir fikri yoktu. Ancak bilimsel merakı bir kez uyandığından denemelerini arttırmak için sabırsızlanıyordu.
Bir an için meseleyi başhekime açmayı düşündü ancak bu fikrin aklına gelmesiyle uçup gitmesi bir oldu: başhekim seçkin bir doktordu, hiç de hafife alınmayacak böylesine bir vakayı mutlaka incelemek ister, elbette genç adamı alıkoymakta sakınca görmezdi. Ama genç adam için en başta gelen şey özgürlüktü. Ayrıca eğer ihtiyaç kendini hissettirirse Fakülte’ye başvurmak onun için her zaman mümkündü.
Robert Mûrier çocuksu bir neşe içinde Paris asfaltına ayak bastı. Doğuştan gelme melankolikliği anında kaybolmuştu, hayat şimdi ona hayran olunacak kadar güzel geliyordu.
Birkaç dakika sonra evindeydi, edindiği garip yeteneği mümkün olduğunca titizlikle incelemeye karar verdi.
Çırılçıplak kalıncaya dek soyundu. Sonra, sinirleri üzerindeki kontrolü arttırarak, bedenine büyümesini emretti. Döşeme alçalıyormuş, tavan ise yaklaşıyormuş gibi oldu. Özel bir dikkatle gözlediği elleri, daha o anda normalde olduklarından iki katı fazla büyüklüğe ulaşmışlardı. Murier ellerinin ışıkgeçirmezliğinin büyümeleri ile ters orantıda azaldığını görüyordu. Aynı anda bileklerinin ve parmaklarının kemiklerini ayırt etti. Gardroptaki aynanın karşısına geçtiğinde, dev gibi kocaman bir göğsün içinde kalbinin ritmik atışlarını belli belirsiz işitti. Derisi ve dokuları belli bir ölçüde yarısaydam hale gelmişti. Ancak deneyini uzattığı için, sinirleri üzerindeki istemli baskısını sürdürmeyi unuttu ve bir anda ilk boyutlarına geri döndü.
Organizması öyle gerilmişken yorucu bir heyecan duyuyordu. Aslında, hadise herhangi maddi bir katkı olmadan meydana geldiği için dokularının direnci büyük ölçüde düşmüş, derisi ise incelmişti; duyu sinirlerinin uçları, dış dünyayla bu neredeyse ani temastan acı verecek kadar etkilenmişti.
Epeyce eski robdöşambrını giydikten sonra, yatağında oturur vaziyette, bu tuhaf psikolojik anormalliği incelemeye devam etti. Bedenin genelinde herhangi bir ödem oluşmamıştı. Kabartı ya da şişlik yoktu, ancak tüm organların - vücudunun içinin olduğu kadar dışının da - orantılı bir gelişimi söz konusuydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder