20 Mayıs 2019 Pazartesi

David Goodis | Mavi Sevgili | [V]

....

Dönüp Alma’ya baktı.
Genç kadının sesi alçaldı. “Çok daha kolay olabilirdi,” dedi. “Silah taşı bana vermeni sağlayabilirdi. Ama Hagen planı daha da ileri götürdü. Seni öldürmemi istedi, sonra da pencereye gidip taşı Dodsley’e atmamı. Polis geldiğinde burada bekliyor olacaktım. Yırtık elbisemi gördüklerinde sadece kendimi korumaya çalıştığımı söyleyecektim. Elbette safirden falan haberim olmayacaktı.”
Clayton bir müddet sessiz kaldı. Sonra şöyle dedi, “Eski bir numara, ama iyidir. Eminim işe yarardı. Peki neden yapmadın?”
Alma’nın gözleri Clayton’un nüfuz edilmez suratına bakıyordu. “Anlamadın mı?”
“Anlayacak şey bir tane değil. Kurnaz bir tilkisin, benimle kafa buluyorsun.”
“Doğru, bazen kurnaz bir tilkiyimdir,” diye kabul etti Alma. “Ama çoğu zaman bir kadınım.”
Alma üzerine yürüdü. Clayton’un beyni ise onu istiyorum, onu istiyorum diye yerinden oynuyordu. Sonra buz soğukluğunda bir düşünce her şeyin önüne geçti, ona güvenmiyorum. Ve en sonunda kinin sebep olduğu bir karar tüm bu düşüncelere son verdi: Canı cehenneme, ucuz oynuyor, ben daha ucuzunu oynarım.
Platin rengi saç iyice yaklaştı. Clayton ayakta öylece bekliyor, onun aralanmış dudaklarını, bunları ıslatan dilini izliyordu. Nefesinin ılık dokunuşunu yüzünde hissetti; ve birden onu kollarında buldu, dudakları dudaklarına yapıştı. Elleri sırtının hafif yayı boyunca usul usul aşağı indi, saçlarının kokusunu derince içine çekti, ona bu kadar yakın olmanın sarhoşluğunu yaşıyordu. Ne şimdi diyen saati ne de burası diyen yatağı duydu. Sadece Alma’nın kapalı gözlerinin, göğsüne yapışmış göğüslerinin, vücudunun sıcaklığının farkındaydı. Gerçekliğin sınırlarını geriye püskürtmüş ve nihayet aşmıştı - öte yandan bunun bir rüya olmadığını biliyordu. Onca zamandır beklediği ve açlığını hissettiği şeydi bu, ve şimdi gerçekleşiyordu.

Sıcaklık onu çok erken terk etti. Dudaklarında o sert sırıtışın yeniden oluştuğunu hissediyordu. Alma’yı elbisesini düzeltip, kalça kenarlarından çekiştirirken  izledi, ayağa kalkarken de bacaklarının uzun parıltısını.
“Aşağı inmeden önce dudaklarına baksan iyi edersin. Rujunu tazelemen gerek.”
Cevap kelimelerle değil doğrudan yüze atılan bir bakışla geldi. Genç kadın şaşkınlık içinde gözlerini Clayton’a dikti. “Hepsi bu mu… Söyleceyeceklerin bu kadar mı? Bana… bana… güvenebileceğini kanıtlamadım mı?” Sustu, devam etmeye nefesi yetmiyordu.
“Evet, pis bir tuzak olduğunu kanıtladın. Şimdi defol.”
“Clayton –” Hıçkırarak söyledi bunu.
Clayton çoktan sırtını dönmüştü. “Hadi ikile, cehenneme kadar yolun var.”

Duvara bakıyordu. Alma’nın kapıya yöneldiğini duydu, sonra da kapının açılıp kapandığını. Dakikalar geçti, yüzü, çıplak duvara dönüktü; bakışları hâlâ bomboştu. Bir duş alma düşüncesi yavaş yavaş zihninde belirdi. Kirli hissediyordu, kendine iyi bir banyoya ihtiyacı olduğunu söyledi. 

13 Mayıs 2019 Pazartesi

David Goodis | Mavi Sevgili | [IV]

....

“Hayır.” Sonra onun yüzüne baktı. “Dodsley’e göstermedim sana da göstermeyeceğim. Ayrıca Hagen’e temsilci göndermeyi bırakmasını söyle. Neye benzediğini öğrenmek istiyorsa buna izin veririm. Fakat öncelikle benden randevu alması gerek.”
Genç kadın bir müddet sessiz kaldı. Konuşmaya başladığında sesi sakin ve seviyeliydi. “Hagen’i bu işin dışında tutalım. Temsil ettiğim tek alıcı kendimim.”
“Sen mi?” Clayton bu cevaba hazırlıksız yakalanmıştı. Gözleri öfkeyle kısıldı, hiç beklemeden: “Paran nerede?”
Alma’nın kolunda oğlak derisi küçük bir çanta vardı. Parmaklarıyla çantanın ön yüzünü tıpırdattı. “Burada,” diye mırıldandı. “Ön ödeme için yeterlidir sanırım.”
Sonra çantayı açıp bir tomar banknot çıkardı. Bunlar bin dolarlık banknotlardı, saymaya koyuldu, yirmide durdu.
Clayton’un gözleri hâlâ kısık vaziyetteydi: “Tam fiyat üç yüz bin dolar.”
Alma belli belirsiz gülümsedi. “Hayli pahalıymış.” Sonra gülümsemesi kayboldu: “Kalanı yarın buraya getiririm.”
Para tomarı öne uzatılmış, alınmayı bekliyordu, ancak Clayton’un kılı kıpırdamadı. Gözlerini Alma’nın gözlerine dikmişti. Sonunda olumsuz anlamda kafa salladı: “Satış yok.”
“Nedenmiş o?”
Clayton alayla güldü.”Beni ne sanıyorsun, aptal mı? Bana yirmiyi verirsin, sana taşı veririm, sen de Hagen’e teslim edersin. Eninde sonunda böyle olacağından eminim.” Gülüşü gittikçe huysuz, diş gösteren bir hal aldı: “Hagen’e başka dolap çevirmesini söyle.”
“Dolap falan yok, Hagen de bunun hakkında hiçbir şey bilmiyor.” Sonra derin bir nefes aldı. “Hile mi arıyorsun, sana göstereyim. Benden bu yönteme başvurmamı istedi.”
Eli çantaya gitti. Küçük otomatik bir revolver çıkarttı.
Clayton’un vücudu gerildi.
Ancak silahın namlusu ona bakmıyordu. Alma onu gevşekçe tutmuştu, sadece göstermek için, sonra geri çantanın içine bıraktı. Silahı para tomarı takip etti.
Genç kadın çantayı kapattığı gibi yatağın üzerine fırlattı. Ve edasını hiç bozmadan pencereyi işaret etti: Clayton dışarı göz atmakla iyi ederdi.

Clayton çarçabuk odanın öbür ucuna gitti, storların aralığından etrafı kolaçan etti. Aşağıda sokakta tek başına bir adam bekliyordu. Dodsley’nin kaypak yüzünü, baştan savma giysisini ilk anda tanıdı.

....